kalkıyorsun uykundan…bilinmez diyarlara gider gibi…hayatının aşkını o gün görecekmiş gibi... ölüme son saatlerinmiş gibi... heyecanla... sabırsızlıkla... korkuyla atıyorsun kendini yollara... tam 229 kare çekiyorsun onları görmeden ... tam kapatacaksın… döneceksin gerçek hayata... ONLAR bağırıyor… kendilerince kumdan kaleler yapıyorlar…tebessüm, hüzün, çocuk özlemi közleniyor yüreğinin ateşinde… adımların o yola… gözlerin minik ellerine bakıyor… buldum diyorsun… gördüm diyorsun… işte bu diyorsun… sonra, sancıyla… zevkle… hüzünle… içinde umut doğuruyorsun… ONLAR’ı görmeden önce… Bir şeyleri görüyorsun… yanına yaklaşıp aslanın avını kokladığı gibi… kokluyorsun objeleri… kan arar gibi ışık arıyorsun… yok diyorsun başka yöne gidiyorsun… bir kare bir kare daha sayısız hatırı sayılır denklanşöre dokunuyorsun… her bir kare seni ONLAR’a yaklaştıracak farkına varmıyorsun… gözlerin… ışık arıyorsun… bitti gidiyorum diyorsun… sonra ONLAR’ı görüyorsun ((ONLAR’dan önceki 229 kare çöp bunu anlıyorsun…))